16 Ağustos 2012 Perşembe

Biraz Samimiyet..



İddalı bir diz izleyicisi olmasam da keyifle takip ettiğim birkaç yabancı dizi var. Bunlardan biri de Glee. İtiraf etmeliyim  hedef kitlesi gençler olmasına rağmen müzikal ağırlıklı olduğu için ilgilyle izliyorum. Kısa bir bilgilendirme yapmam gerekirse dizinin ana teması Amerika'nın Ohio eyaletinde devlet lisesinde okuyan ve müzikal topluluğunda görev alan bir grup gencin hikayesini anlatıyor. Esas olarak farklılıklara karşı sosyal bilinci artırma ve"nasıl olursa olsun her birey özeldir" anlayışını aşılamaya çalışan bir proje. Burdan yola çıkarak dizi yapımcıları her sene dizide seneryo gereği mezun olan oyuncular yerine geçebilecek yeni yetenekler bulabilmek için Glee Project adında başka bir yarışma ile kadroya katılacak yeni yüzleri seçiyor. İlk kez geçen sene yapıldığında birkaç bölümünü izlemiş ama ne olduğunu anlayamadığım bir sebepten ötürü rahatsız olup izlemeyi bırakmıştım. Bu seneki bölümlerine şöyle bir baktığımda aslında beni neyin rahatsız ettiğini anladım. Dizi içerisinde çok fazla göze batmayan hatta kendini hissettirmeyen bir bakış açısı, Glee Project'te ayan beyan ortada sunuluyor. Bu durumu biraz daha anlaşılır kılabilmek adına dizinden biraz daha bahsetmem gerektiğini düşünüyorum.
Glee'deki her karakterin onu zayıf kılan bir karakteri vardır. Herkesin bir zaafı ya da toplum tarafından zayıf atfedilen özelliklere sahiptir. Dizinin bir anlamda yapmaya çalıştığı toplum tarafından "zayıflık" olarak görülen yönlerin aslında farklılık olduğunu vurgularken, insanların olduğu gibi kabul edilmesi gerektiğini anlatmak. Bu amaçla dizide bugüne kadar homoseksüel, lezbiyen, yürüme engelli, popüler, nerd, şişman, yahudi, hıristiyan, asyalı gibi birçok farklı kimliğe sahip karakterler yer aldı. Yapımcıların amacı yeni oyuncuları seçerken bu amaca hizmet edebilecek yeni karakterler yazabilecekleri adayları belirleyebilmek. Bu yüzden Glee Project içerisinde bulunan adayların eşsiz, kendilerine özgü özelliklerini öne çıkarabilme şartı aranıyor. 
Bu açıklamalar eşliğinde beni rahatsız ettiğini düşündüğüm şeye gelirsek şöyle devam edebilirm: Adaylara baktığımızda hepsinin farklı din, etnik köken, fiziksel görünüm, cinsel yönelim vb. kimlik yelpazesinde olduğunu görebiliriz, ki bunun çok olumlu olduğunu düşünüyorum. Fakat rahatsız edici olan şeylerden biri şişmanlığın dizi içerisinde özgünlük olarak yorumlanarak normalleştirilmesi. Sıfır beden modasını çıkaran Amerikan moda furyasına inat aynı sistem içerisinde şişmanlığı provoke etmenin ne derece eleştirel olduğunu sorgulamamız gerektiğine inanıyorum. Kaldı ki sıfır beden modasının sağlıklı olmadığından dem vururken şişmanlığın getirdiği onlarca hastalığı nasıl göz ardı edip bunu bir özgünlük olarak sunulduğunu anlayabilmiş değilim. Evet güzel olma kavramının belli bir zümre tarafından kalıplaştırılıp formülize edilmesine karşıyım, fakat buna karşı çıkmanın savaştığın şeyin tam tersini masumlaştırmaktan geçtiğini düşünmüyorum. Evet şişman insanlar da güzeldir, çünkü güzellik dediğiniz şeyde ne arandığı kişiden kişiye değişmelidir, bu damak tadı gibidir. Ama şişman bir insana sen böyle de güzelsin diyerek yanlış yeme alışkanlığından ve tükettiği gıda türlerinden kaynaklanan sağlıksız bedensel büyümesinin, iç organlarının yağlanmasının görmezden gelinmesi ve bu durumun normalleştirilmesinin çok yanlış buluyorum. Benzer şekilde şişman insanların büyük bedenleriyle de güzel olduğunu söylerek duygusal sempatilerini kazanmak yerine piyasada bulunan çeşitli ürünlere, ve yaygın yeme alışkanlığı bozukluğuna sebep olan gıda sektörü politikalarına karşı çıksalar yalan yanlış üstü örtülü bir yapmacılıkla değil gerçeklerle karşılamış olurlardı karşılarındaki insanları. 
Rahatsız eden bir diğer nokta ise nasıl olursan ol sen özelsin ve mükemmel olman gerekmiyor sloganıyla ortalıkta gezerlerken aslında yaptıkları tam olarak da bunun tersi olması. O kadar güzel kurgulanmış ki bir yandan paketlenmiş mükemmel insan sanrısını eleştiriyorlar, ve bunu ağızlarına sakız ederken arka planda tam olarak da kapitalist sistem içerisinde olması zorunlu olan öğe olan rekabeti yöntem olarak sahiplenip kim daha özgünse onu seçeriz diyorlar. E hani herkes olduğu gibi mükemmeldi, neden başka türlü olmadığı için eleştiriyorsunuz elemelerde deyiveriyor insan. Nereden bakarsan tutulur yanı kalmıyor. Aynı neo-liberal politikalar gibi, hem sistemi eleştiriyor hem de sistem içerisinde kendine yer bulabilmek için sistemin en acı yöntemlerini kullanmaktan geri durmuyor. Öyle tutarsız, öyle samimiyetsiz bir iş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder