14 Ağustos 2012 Salı

Öfke Yönetimi

Geçen gün, dörtgözle bekleyip bir türlü gitme fırsatı bulamadığımız Batman'in son filmine gitme şerefine nail olduk. Olduk olmasına ama en iyi sinemalardan birine gitmiş olmamıza rağmen salondan mı, film bandından mı, ses sisteminden mi kaynaklı olduğunu anlayamadığımız teknik sorunlardan ötürü filmin büyük bir bölümünü ses dalgalanmalarıyla izledik Netameli ve huysuz olduğumu kabul ediyorum ama bu kadar bariz bir şeyden neden kimsenin rahatsız olmadığını anlayamıyorum. Evet anın tadını çıkarmaya çalışıp, olumsuzlukları görmezden gelmek gayet mantıklı ve belki de en yapılası davranış örneği, ama ortada sunulan bir hizmet, ticari  kar söz konusu ve ben bu hizmeti satın alıyorum neden olması gerektiği gibi faydalanmayayım? ve neden öyle olamadığında bundan şikayetçi olmayayım? Garip olan bunu istemem mi yoksa bir salon dolusu insanın gıkını çıkarmaması mı? Tabii ki bu haklı isteğim doğrultusunda bayan çıkıntı olarak film arasında sinema sorumlusunu bulup şikayetimi dile getirdim, ilgileneceklerini söylediler ama aynı sorunlar ikinci yarıda da devam etti.
Sinemadan çıkınca taksiye bindik, saatin de geç olmasından yollar boştu ve canım taksi şoförü yolların boş olmasıyla, hız yapma arasındaki doğrusal orantının haklı getirisiyle bastı gaza. Gaza basması yetmedi koca Turhan Güneş Bulvarını inerken vitesi boşa aldı, akıllı adamın hali başka oluyor hem hız yapmak için gaza basar hem de yakıt tasarrufu yapar boşta giderek. Eh, bizim en az 300 metre önceden fark ettiğimiz su birikintisini taksici son anda fark ettiğinden kayıp kaza yapmamak adına frene abanmak zorunda kaldı ve araba biraz yalpalayınca da, o saatlerde orta refuju sulamaktan çok asfaltı yıkayan belediye çalışanları okkalı bir küfür yemedi değil bizim şoförden. Ayrancı hudutlarına kadar süratli, boş vitesli yolculuğumuz devam etti.  Evin önüne kadar dayanamayacağımı fark edip birkaç sokak önce inelim dedim. Neyseki yayan olarak sağsağlim vardık eve.
Şöyle bir düşününce son yıllarda özellikle Türkiye'de yani birebir yaşadığım yerde birçok insan hakkı ihlali oldu, olmaya da devam ediyor. Gözümüzün içine bakarak yalanlar söylenmesi bir yana, salak yerine konuyoruz ve buna ses çıkarmaya korkar oluyoruz çünkü hukuka inanmıyoruz, güvenmiyoruz artık. Düşüncelerimizi kendi aramızda sözcüklere döküyor, sadece kendi içimizde tartışıyoruz. Dışarıya açılan bir tartışma ya da paylaşımın bedelini ödeyenleri görüyoruz çünkü, ve tam da buna sebep olanların amaçladığı gibi ekmeklerine yağ sürerek tepkisizmiş gibi yapıp sonra da mış gibilerin kendisi oluyoruz. Biz daha farkına bile varmadan gerçek oluş halimize dönüşüyor mış gibilerimiz. Dün yaşadığımız da bunun bir uzantısından başka bir şey değildi. Haksızlığa, bizi, hayatlarımızı ilgilendiren bir duruma karşı ağzımızı bile açamadık, çünkü haydarı çıkarabilir taksici torpidodan ya da bagajdan. Çünkü zaten bu şekilde araba kullanmayı kendinde hak gören bir zihniyet için yapabileceğim çok da bir şeyin olduğuna inanmıyorum, adam taksiciliği, yaptığı işi bana bir lütufmuşçasına sunduğu için, can taşıyor olduğunu umursamadığı bu duruma çoktan yabancılaştığı için ne desem boş. Senelerdir şoförlük yapıyor ama boş vitesin tasarruf yaptırmayan bir uygulama olduğunu, aksine çoğu zaman ekstra yakıt tüketimine sebep olduğunu bunları bir kenara bırakıp çok tehlikeli ve kazaya sebebiyet verecek bir hareket olduğunu bilmiyor ve ben bunları söylesem ne değişek? Hiçbir şey, çünkü umrunda değil. Ve bu umursamazlık kendinden başkasını düşünmeme hali, bencillik, cahil cesareti beni çok sinirlendiriyor. (Parantez açmak isterim, umursamazlığın yanında bilimsel bilgiye değil de tecrübeye, genel geçer, kulaktan dolma bilgiye  değer veren, inanan bir toplumun bireylerinden bahsediyoruz.) Artık neye daha çok sinirleniyorum bilmiyorum. Cahil cühela insanların, bağnazların başkalarının hayatları üzerinde söz sahibi olmalarına katlanamıyorum. Bunu görüp, benzerlerine maruz kaldığımda artık konuşmaya cesaret edemeyişime en çok sinirleniyorum. O kadar çok şeye o kadar çok sinirleniyorum ki gerçekten terapiye gitmem gerekiyor olabilir. Ama ne trajiktir ki hayatımızdaki çarpıklıklardan rahatsız olduğum için bunlara sinirlenip terapiye gitmesi gereken, "anger management" yapmaya çalışması gereken ben olurken, buna sebep olanlar tiranlıklarını sürdürüyorlar..

şimdi sinirli değilmiş gibi yapalım,
sorun yokmuş gibi,
anı yaşayalım..





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder