24 Nisan 2012 Salı

hayal




Köprünün altından ne kadar su çağlarsa aksın, hep bir izi deşer hatıra. Yinelemeye devam eder, dün olmuş gibi sindirilmeye ihtiyaç olanlar.
Yaşanılanlar neler ifade eder? Yani üzüntü, öfke, pişmanlık ya da inkar neyi anlatır, ve her hangi birini hissetmek, hissetmeye devam etmek neyi gösterir? Belki çok şeyi ya da hiçbir şeyi..
Zaman içerisinde yaşanılanlarla evrilir insan. Düşücüleri, bakışları, yorumları farklılaşır. Belki taban tabana zıttına dönüşmez ama yumuşar çizgileri. Peki ya hisleri? Biter mi? Değişir mi? Yoksa sadece unutulur mu hissetme hali o belli duruma, olaya, kişiye.
Belli kabullerin üstüne kurar insan hayata bakışını. Ona göre şekil verir hayatına. Bazen fazla ürkektir, bazen talepkar çoğu zaman ise bencil. Öyle bir bencillik ki çok fazla içine girmez kaybetme riskini göze alamadığından. Bu bir hata mıdır? Hiçliğindense garanti kısıtlı varlığına razı olmak.. Başkasıyla paylaşmayı göze almak..
Zaman akar, insan değişir, hisleri değişir, kendi değişir, var oluşu farklılaşır.. Aynı kalan hayalleri olur belki; hep tutunduğu, gerçekliğe meydan okuyabildiği yegane mutluluk alanı. Belki senaryosu değişir, repliklerin üstü çizilir, ama hep aynıdır karakterler aslında.  Doğru oyuncuyu bulduğunu bilir yönetmen karşısına çıktığında. Biçilmiş kaftandır, her replik ezberlenmeden dökülür dudaklardan, her sözcük önce gözlerden okunur. Hissedilir cümleler duyulmadan önce ve verilmiş sahnelerde figüran olmaksızın O oyuncular kendileri yazarlar karakterlerinin serüvenlerini. Önce bir bir yaşayarak kendi kurdukları hayallerini..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder